top of page
Ara

Gündelik, düşsel. - 2 - Yanık Karedeki Adam'dan.

  • Yazarın fotoğrafı: Atilla Kaan
    Atilla Kaan
  • 7 Ara 2024
  • 1 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 8 Ara 2024

Aklımdaki duvarlardan gördüğüm pres, papatya çayırlarına hasretim ve o yalnız ağaç. Kendimi bildiğimi düşündüğüm zamanlar, silindiniz aklımdan. Roman iken masal, masal iken öykü, öykü iken şiir, sonrasında tek bir kelime ile tanımlandım veya tam tersi. Önemi yok. Kayboluşlarımı kapattım, kaçışlarımdan kalıp çıkartıp içini boş umutlarla doldurdum. Boş umutlar eridikçe kaçtım ve devam ettim.


En azından devam ettim.


Ruhumun, farkındalığımı hapsettiği zamanlardı; Bir “Geçmiş Hapishanesi” denebilir. Ölmemek için duygusuzluğu öğrenip bunu marifetten saydığımdan herhalde, gardiyanlarımın beni aşağıladıklarını sezerdim. Mazgalların altından sadece suyun değil, çığlıkların da sesleri gelirdi. Her sabah saat 07:09’da kalkar, parmaklıklardan sızmaya çalışan fotonları kovalardım.


Yolda olduğumu hayal ederdim hep; Ama neden yolda olduğuma hiçbir zaman anlam veremedim, sadece şeritlerin akmasına, hayatın ilerlemesine muhtaçtım sanırım. Gün’ü kovalamam da bu yüzdendi sanki.

Belki farkındalığa doğru bir adım hissi, kim bilir?


Yanıldım, yansımalarım yüzünden. Uyan dedim olmadı kıvrıldım, ağladım. Yüzyıllar geçti bu sırada, ağlamaklı. Ağlamakla olmadı, leşlerimi saydım gömemediğim; Kargalar da yiyemedi, öylece çürüyüp gitti.


Fotonları kovaladıktan sonra, zamanın aralıklarını süpürürdüm, rutin halinde, genelde 08:09’da.



 
 
 

Comments


bottom of page